Avrupa’nın en batısında, 7 tepeli başkent: Lizbon

Kaan İNCİLİ

Lizbonun en eski mahallesi Alfama, dar ve labirenti andıran sokaklarıyla tam bir vakit tüneline girmiş gibi hissetmenizi sağlayacak. Fado müziğinin melankolik ezgileri burada yankılanırken, yürüyüşünüzü São Jorge Kalesine çıkarak taçlandırabilirsiniz. Buradan şehre kuş bakışı bakarken Tagus Nehrinin maviliği gözlerinizi kamaştıracak ve başkentle aranızda bir bağ kuracaksınız.

Daha önceki yazılardan hatırlayanlar olacaktır, her vakit bir şehri gezmenin en güzel yolu yürümektir diye söylerim. Fakat birkaç şehir için bundan vazgeçecek olsam, Lizbon dünyadaki birinci üç şehir arasına girerdi. Lizbonun simgelerinden biri olan sarı Tramvay 28, tarihi mahallelerin içinden geçerek unutulmaz bir şehir çeşidi sunuyor. Bir yandan rüzgar saçlarınızı savururken, diğer yandan renkli binaların ve neşeli meydanların tadını çıkarabilirsiniz.

Tarihte birçok keşif yapmış Portekizin büyük denizcilik geçmişine saygı duruşunda bulunan Belém Kulesi, şehrin en etkileyici duraklarından biridir. Burada Belém Kulesi ve Keşifler Anıtı, Portekizin denizcilik tarihini anlatırken, Jerónimos Manastırı gotik detaylarıyla sizi büyüleyecektir. Lakin Beléme gelmişken, kesinlikle ünlü Pastel de Nata tatlısını denemelisiniz.

Bazı şehirlerin konumlarından dolayı olmazsa olmazları vardır; Lizbon, gün batımı konusunda iddialı şehirlerden biridir. Şehrin yedi zirvesinden dolayı Lizbonda birbirinden güzel seyir noktaları bulunuyor. Miradouro de Santa Catarina yahut Miradouro da Senhora do Monte üzere noktalarda gün batımını izlemek, Lizbonu unutulmaz kılan tecrübelerden biri olacak.

Gündüzleri sessiz ve sakin bir semt üzere görünen Bairro Alto, gece olduğunda Lizbonun eğlence merkezine dönüşüyor. Küçük barlar, canlı müzik mekanları ve sokakları dolduran beşerlerle bu bölge, şehrin gücünü hissetmek için en ülkü nokta diyebiliriz.

Museu Nacional do Azulejo, Portekizin en önemli sanat müzelerinden biridir ve ülkenin çini sanatına (azulejo) adanmıştır. 16. yüzyıldan günümüze kadar gelen seramik ve çinisanatının gelişimini gözler önüne seren bu müze, Portekizin kültürel kimliğini anlamak için kesinlikle ziyaret edilmesi gereken yerlerden biridir. Müze, 1509 yılında kurulan Madre de Deus Manastırı içinde yer almaktadır. Bu yüzden, müzeyi gezerken yalnızca seramik sanatını değil, aynı zamanda etkileyici bir manastırın tarihini de keşfetmiş olursunuz.

Lizbon, bir sefer gidildiğinde dönmek istemeyeceğiniz, döndüğünüzde ise tekrar gitmek için sabırsızlanacağınız bir şehir. Deniz kokusu, tarihi dokusu ve sıcakkanlı insanlarıyla burası, her gezginin en az bir kere deneyimlemesi gereken bir yer.

Lizbonun sizi beklediğinden eminim, pekala siz hazır mısınız?

Tatmadan Dönmeyin: Bacalhau, Sardinha Assada, Polvo à Lagareiro, Pastel de Nata, Ginjinha

Görmeden Dönmeyin: Torre de Belém, Jerónimos Manastırı, Alfama, Miradouro de Santa Catarina, Museu Nacional do Azulejo, Museu Nacional de Arte Antiga

Ertelemeyeceğiniz tek hayaliniz, sizi farklı ufuklara götürecek yeni seyahatler olsun. Sevgiyle kalın.

patronlardunyasi.com

İlginizi Çekebilir:Citi, jeopolitik riskler nedeniyle altın fiyatı hedeflerini aşağı çekti
share Paylaş facebook pinterest whatsapp x print

Benzer İçerikler

İş insanı Kemal Şahin, Büyükçekmece Belediyesi’ne yönelik yolsuzluk soruşturmasında tutuklandı
Çarşamba günü ralli yapan New York borsası, perşembeyi kayıpla kapattı
Trump’ın tarifelerine misillemelerin gölgesinde ABD’de Nasdaq 100 ve S&P 500 endeksleri güne pozitif seyirle başladı
Avrupa Birliği, ABD’de zaferini ilan eden Trump’la birlikte çalışma çağrısı yaptı
Hacı Sabancı babalık davası sonuçlandıktan sonra ilk kez konuştu
Aziz Yıldırım’a basketbol maçında doğum günü sürprizi! Ali Koç ayakta alkışladı
1Xbete giriş | © 2025 |